Konfor alanı insanın neredeyse tamamen alışkanlıklarından oluşan, risk almadığı, düzenin dışına çıkmadığı tabiri caizse etliye sütlüye böyle pek bulaşmadığı kendini güvende hissettiği günlük rutinlerinden oluşan yaşam alanıdır. Bunu bir örnekle daha iyi anlayalım. Zamanın birinde bir adam ticaret için daha önce hiç gitmediği bir köye gider. Köyün meydanında uluyan bir köpek görür. Bir kaç gün geçtikten sonra bu uluması hiç bitmeyince köyün kahvesine gider yanındakine sorar; Bu köpek günlerdir neden uluyor böyle ? Adam da cevap vermiş; Uzandığı yerde bir çivi var çivi köpeğe battığı için köpekte uluyor. Adam da söylemiş o zaman neden yerini değiştirmiyor ? Köylü de cevap vermiş. Şimdilik birazcık acıtıyor eğer katlanamayacağı kadar olsa kalkıp giderdi. Orası onun için çok rahat orayı da çok seviyor, onun için orada durmaya devam ediyor. Bazen yalnız kaldığımız ya da olan bitene şöyle bir baktığınız da kendinizi kafeste akvaryum da hissedebilirsin. İşte o his size yaşamınızın bu kadar sığ ve monoton olmaması gerektiğini söyleyen bir çivi gibidir. Seni rahatından kaldırıp hayallerin peşinden söylenip durur ama tam olarak canın yanmadan yerini değiştirmez insan. Ve gün gelir o his yani o çivinin battığı yerler hissizleşmeye, nasırlaşmaya başlar. İnsan körelmiştir artık. Peki konfor alanı rahatlıksa sağa sola karışmamaksa, konfor alanının dışında ne var ? Yediğimiz yemeklere dikkat etmemek, hamur işi tatlı artık önümüze ne gelirse yemek konfor alanında kalmaktır. Ama yediğimiz yemeklere dikkat etmek diyet yapmak, spor yapmak konfor alanının dışına çıkmaktır. Ve dışarı çıktığın an gelişim başlar. Aslında sır burada, konfor alanının içinde gelişim olmaz. Alanın dışına çıktığın an gelişmeye başlarsın. Babanın seni yazdırdığı okula gitmek konfor alanının içindedir. Ama o okula giderken sosyal sorumluluk projeleri yapmak, bilim peşinden koşmak, araştırma yapmak, insanlara faydalı olmaya çalışmak konfor alanının dışındadır ki insan gelişmeye tam olarak orada başlar. Bir iş yerinde sadece sana verilen işleri doğru yapmaya çalışırsan orası senin konfor alanındır. Ama sana söylenmeyen doğru işleri arayıp bulup onları da yapıyorsan işte orada konfor alanının dışına çıkmış oluyorsun ki gelişim tam olarak orada başlıyor işte. Mahalle de arkadaşlarının çağırdığı boş işlerde oyalanmak bir konfor alanıdır. Bunu fark edip buna dur deyip doğru işler yapmaya çalışmak, bilgini arttırmaya çalışmak, araştırma yapmak, kitap okumak, insanlara faydalı projeler üzerine çalışmak konfor alanının dışındadır ki insan işte bu zaman gelişmeye başlar. Tipik bir aile de aslında tam bir konfor alanı örneğidir. Sabah işe git akşam dön kalan dört beş saatini dizilerin seni zehirlemesiyle geçir, uyu sabah tekrar işe git, tekrar dön tekrar televizyon, tekrar uyu. Ama buna müsaade etmeyip her anını doldurmaya çalışmak farkındalığını arttırmaya çalışmak, açıp ayrıca akşamları kitap okumak, bir dert sahibi olup onun peşinden koşmak konfor alanının dışına çıkmaktır ki neydi ? Gelişim işte o zaman başlar. Peki aklınıza gelmiş olabilir adı üstünde konfor alanı, neden bu konfor alanının dışına çıkalım ? Bununla ilgili de dört tane sebep söyleyeceğim size;
- Çünkü gemiler limana demirli kalsınlar diye üretilmemiştir. Aslında gemiler liman da çok rahattır. Rüzgar almaz, dalga almaz, alabora olma durumları yoktur, yakıta ihtiyaçları yoktur, elektrik gerekmez, su gerekmez. Peki yol olsun keşif yapsın mallar taşınsın diye üretilmiş bir gemiyi ah canım başına bir şey gelmesin diye liman da demirli bekletmek. O geminin üretilme amacına çıkmak olmaz mı ? Peki aynı şey bizim içinde geçerli değil midir ? Biz bu dünyaya hiç bir şeye elimizi sürmeden konfor alanımız da yaşayıp ölmeye mi geldik ? Bunu bir düşünün olur mu ?
- İkinci sebep; acı yoksa başarı yoktur. Şimdi sağ kolumu sabaha kadar indirip kaldırayım hiç bir gelişim göstermez. Ama elime beş kilogram bir ağırlık alırsam burada ki kaslar yırtılmaya, yenileri oluşmaya, daha gelişmiş kaslar oluşmaya başlar. Ağırlık almadan önce aslında daha mutluydum her şey yolundaydı. Ama ne yaptım ? Hayalim ile bunu bedelini tartınca hayalim ağır bastı ve ben o rahatlığımdan ödün verip konfor alanımın dışına çıkmaya başladım gelişim tam olarak orada başladı. Unutmayın her şeyin bir bedeli vardır. Hayallerinizin bile… Ben yirmi yaşıma kadar her yaz sadece dedemin elini öpmek için İstanbul’dan Trabzon’a otobüsle giderdim. En az on sekiz saat sürerdi en fazla yirmi iki yirmi dört saat sürdüğü de olmuştu. Bir gün eviniz de deneyin koltukta hiç bir şey yapmadan yirmi iki dakika dayanabilecek misiniz ? Ama ben konfor alanımın dışına çıkıp yirmi iki saat o koltukta oturmayı kabul ediyordum. Çünkü ödediğim bedel elde ettiğim şeye fazlasıyla değiyordu.
- Üçüncü sebep; Konfor alanına çıkmamanın bedeli, konfor alanına çıkmanın bedelinden daha fazladır. Burası çok ince bunu lütfen bir yere not alın. Bununla ilgili hem kendimden hemde size de psikolojisi çok tanıdık gelecek bir örnek vermek istiyorum. Bundan dört beş sene önce ilk kitabımız Elif Gibi Sevmek çıktığı zaman işte Elif Gibi Sevmek kitabı çıkmış çok satanlar da bir milyona yakın baskı yapmış. Haberlere çıkmış, orada burada konuşuluyor. Benim hiç bir şeyden haberim yok. Zaten ilk kitabım böyle bir şey beklemiyorum. Birisi tuttu beni kolumdan, üç yüz kişilik tıka basa dolu salonun karşısına mikrofonu da verdi elime konuş dedi. Ben otuz kişilik sınıfa konuşamıyorum cesaretimi toplayıp üç yüz tane adama nasıl konuşacağım ? ne anlatacağım ben bunlara diye heyecanlanmıştım o gün. Ama gün ki deney beni konfor alanımın dışına çıkardı. Bana sorsan o gün konfor alanında kalmak isterdim. Çünkü daha korunaklı bir alan orası daha bildiğim bir alan oradan dışarı çıkmak istemezdim. İyi ki o kadar insana karşı konuşma deneyimini tecrübe etmişim ki o günden sonra iki yüze yakın daha seminer verdim. Ne oldu konfor alanını dışına çıkmak beni geliştirdi. Ben o gün o deneyimi yaşamasaydım eğer, bir ömür çekeceğim sıkıntı üç yüz kişinin karşısına çıkıp çektiğim o sıkıntıdan çok daha fazla olacaktı. Peki sizce hangisinin bedeli daha ağır olurdu ? Bir ömür o sıkıntıyı çekmek mi ? Yoksa bir kere cesaretini toplayıp o konfor alanının dışına çıkmak mı ?
- Dördüncü sebep; eğer konfor alanının dışına çıkmaya kendinizi ikna ederseniz, zamanı yaşlanmak için değil gelişmek için kullananlardan olursunuz. Çünkü bu alanın içi insanı yaşlandırmaktan fazla pek bir işe yaramaz. Ama ne zaman alanın dışına çıkarsınız işte o zaman gelişmeye başlarsınız. Neydi cümlemiz ? Zamanı yaşlanmak için değil, gelişmek için kullanın. İnsanlar yeni şeylere genel de kapalıdır ve keşfetmekten hep korkarlar. Ama hayat alışkanlıklar değil yeni şeyleri keşfetmektir. İnsan olmanın hakkını yeni şeyleri keşfederek konfor alanının dışına çıktığın da vermeye başlarsın. Çünkü orada gelişmeye, düşünmeye, zorlanmaya, zihnini açmaya, hayaller kurmaya başlarsın. Bu paylaşım bir iç eğitim paylaşımıdır çünkü biliyorum ki değerli olan şey dışarıda bir yerde değil içeride bir yerde. Dolayısıyla dışarıya değil içeriye çalışmalı insan ve hiç bir yere değil kendine koşmalı insan.
Yazının sonunu asıl anlatmak istediğim konuya ayırdım. Peki inancında bir konfor alanı olur mu ? Hemde nasıl..
Cuma’dan Cuma’ya ancak sevdiğinle birlikte olabiliyorsan çevrenden öğrendiklerin dışında yaşama dair hiç bir düşüncen yoksa hakikate dahil bildiğini sandığın şeyler kültür ve geleneklerden öteye gidemiyorsa ve miskinliği tembelliği inancın ile örtüştüre biliyorsan nereye gidiyorum nedir bu olanlar bitenler diye kendine sormuyorsan Mesnevi de ki şah,vezir,fare,ambar hikayelerini bilmiyorsan Yunus Emre’nin dergaha taşıdığı odunlardan haberin yoksa konfor alanının tam ortasındasındır. Ve harekete geçmek için geceleri yaptığın yanlışların ya da yapmadığın doğruların vicdanını sızlatmasını bekleme belki de bir ömür hiç gerçekleşmeyecek bu belki de sana konfor alanının dışına çık diyen o iç sesine bir tevafukla karşına çıkan o kitabı ya da seni ayağa kaldırmaya çalışan o videoyu izleme fırsatını alışkanlıklarının arkasına sığınarak bastıracaksın. Ama en korkuncu da ne olacak biliyor musun ? Bir gün sana seslenen o sese yani o çiviyi kanıksaman ve artık hissizleşmen olacak. Konfor alanının dışına çıkmak hiç kolay değil. O ilk deneme, denize o ilk atlayış, alışkanlıklarının dışına çıkmak hiç kolay değil. Ama unutmayın ki; her ne olursa olsun pencere önü çiçeği gibi yaşamaktan iyidir. Ve bana güvenin ilk başta soğuk geliyor ama girince alışıyorsun.
Hikmet Anıl Öztekin