Kurusa fidanın güllerin solsa,
Gönlümün solmayan gülüsün benim.
Yaprakların gazel olsa dökülse,
Daha taze fidan dalımsın benim.
Ağarsa saçların belin bükülse,
Birer birer hep dişlerin dökülse,
Vücudun kurusa kanın çekilse,
Yine şu gönlümün yârisin benim.
Bülbülün gül için zarı misali,
Keremin bağrının narı misali,
İnler garip gönlümün arı misali,
Tadına doyulmaz balımsın benim.
Kime ait bu dizeler Derttaş ? Neşet Ertaş’a… Fark ettiyseniz dizelerin içinde çok ilginç böyle tanımlamalar var belin bükülse, dişlerin dökülse, kanın çekilse, saçların ağarsa yine de benim gönlümün yâri sensin diyor. Sevgili derttaş şuan sevdiğin kızı bu şekilde sevebiliyor musun ?
Yani beli bükülse, kanı çekilse, saçları ağarsa, vücudu kurusa yine de sevmeye devam edebilecek misin ?
Yani biliyorum senin böyle sevmelerle sevdalarla işin yok da hani kuzenlerinize filan anlatırsınız diye anlatıyorum ben bunları. Şimdi böyle düşündüğün zaman yani sevdiğim benim şöyle olsa böyle olsa ben yine de sevmeye devam edeceğim mi ? diye düşündüğün zaman böyle bir çatırdamalar oluyor. Yani iki gün önce ‘ben senin için bütün kadınların cenaze namazını kılarım.’ Dediğin kız hakkında biraz böyle tedirgin düşünmeye başlıyorsun. Bu tedirginliği sebebi nedir ? Eğer bir şeyi şeklen seviyorsan onun şeklinde ki değişiklikler onu sevmene engel olabilir. Yani güzellik tanımı nedir yani en güzel şey nedir mesela ? Bildiğin bu dünya da var olan olmayan nesnel, objektif, sübjektif her şeyi bir düşün bildiğin en güzel şey nedir ? Allah. Peki Allah’ın bir şekli var mıdır ? yoktur. O zaman güzellik sadece şekil ile tanımlanabilecek bir şey değil. Yani şekil, güzelliği tanımlayan parametrelerden sadece bir tanesidir.
E biz ne yapıyoruz ? nasıl seviyoruz ? Bir kızı nasıl seviyoruz ? Önce şekline bakıyorsun, sonra biraz daha şekline bakmaya başlıyorsun, sonra daha çok şekline bakmaya başlıyorsun, sonra hep şekline bakmaya başlıyorsun, kızı tavlayana kadar her şey normal bir sorun yok. İlk günler de de bir sorun olmuyor böyle için kıpır kıpır devam ediyor her şey güllük gülistanlık devam ediyor. Sonra tanımaya başladıktan sonra diyorsun ki; ya ben, hayalimde ki kızı bu gördüğüm kızın bedeninin içine sokmaya çalışıyorum. Hal bu ki bu kız benim hayalimde ki kız değil. Sadece şeklen biraz benziyor. Sonra uyumsuzluklar olmaya başlıyor. Zamanında beş dakika çay içeceğim diye beş tane aktarma yapıp uğruna perişan olduğun kızdan kurtulmanın planlarını yapıyorsun. Ya ağabey bizde seni böyle Mevlana, tasavvuf, hoş görü işte gel ne olursan ol gel filan sanıyorduk. Sende mi gerici çıktın ya, sende mi karşısın bu sevda işlerine ? Güzel kardeşim ben sevmeyi nasıl sevdiğimi anlatırsam emin ol sende ağlamaya başlarsın. Sevmek dokunmak demek değildir. Dokunduğun şey senin helalin değil ise seni helak eder. Bir insan sevdiğini helak eder mi hiç ? İnsan sevdiğine ne yapar ? Şiir okur, çay demler, muhabbet eder, gezer. Cehenneme sebebi olur mu insan sevdiğinin ? Ne diyor; Uzaktan sev dedi üstadım, uzaktan sev ki Aşk’ın imana dönüşsün. Belki de bir tevafuk eseri okuduğun bu yazı sana bir mesajdır kardeş. Bir yanlışın içindeysen o yanlıştan dön. Ağabey doğru söylüyorsun da bir yerden sonra alışıyorsun e bıraksan olmuyor bırakmasan olmuyor yani çok sıkıntılı işler çok sıkıntı çekiyorsun ağabey. Güzel kardeşim sen kapının önünden ayakkabıların çalındığı zaman sıkıntı çekmiyor musun ? Patronun bir iş verdiği zaman yetiştiremediğin zaman sıkıntı çekmiyor musun ? Öğretmenin bir ödev bir dönem ödevi verdiği zaman yetiştiremediğin de sıkıntı çekmiyor musun ? Ya yürürken kolun duvara sürtse saatin çizilse sıkıntı çekmiyor musun ? Lahmacunla kolanı içerken önce kolan biterse lahmacunu kuru kuru yerken sıkıntı çekmiyor musun ? Ya bu dünya da sıkıntısız iş mi var ? Bu dünya da rahat rahat yaptığımız iş mi var ? E ne yapacağız o zaman bari sıkıntı çekeceksek bu sıkıntıları Allah için çekelim. Yani Allah için çekeceğimiz sıkıntıları seçelim. Aklını kullan yani kardeşim. Allah için bir karar almışsan bırak bedenin sıkıntısını çeksin. Senin ruhun müsterih olsun. Hatalarından dönersen saatin çizilmez demiyorum. Hayatın da bir sıkıntı çıkmaz demiyorum. Ama gece yatağa yattığın zaman ‘’Allah’ım vallahi billahi bugün senin için çalıştım senin için uğraştım. Yanlışlarım oldu hatalarım oldu ama olabildiğince düzeltmeye çalıştım yani bir eğilimi gördüğüm zaman onu doğru yapmaya çalıştım’’ demenin verdiği huzuru tattığın zaman aslında bir anlamda da bu hayatın bu dünyanın şifresini çözmüş oluyorsun. Yani çünkü artık Allah için yaşamaya başlıyorsun. Hayatında ki ufak tefek sıkıntılar öyle çok dert etmemeyi öğreniyorsun onları. Ayağa kalkmanın vakti geldi derttaş. Bahçeler de yetim kalmış topraklara çiçekler ekmenin vakti geldi. Bilgisiz, Aşk’sız, popüler kültür çöllerinden kurtulup, gül kokulu yollarda yürümenin vakti geldi. Geceleri insanlar dertsizlikten mışıl mışıl uyurken ay ışığının şahitliğin de derdimizi secdelere anlatmanın vakti geldi. Sokaklar da fıldır fıldır gözlerle sevgili aramanın değil ‘’Size şah damarınızdan da yakınım’’ diyen Allah’ı sevmenin O’nun için yaşamanın vakti geldi derttaş. Aşk bir davadır kesin delil gerektirir. Aşkımızı ispatlamanın vakti geldi. İnan bana kardeşim sen haramını bırakıp O’nu seversen. O sana kendi sevdiğini gönderecek ve sizi helal daire de buluşturacak. Seveceksen bu hislere sahip bir kızı sev kardeş. Senden önce Allah’ı sevmiş bir kızı sev. Seveceksen beli bükülse, saçları ağarsa, dişleri dökülse yine de gönlüne hoş gelecek kızı sev. Seni helaka değil Hakk’a götürecek kızı sev. Dokunmadan, saçını görmeden on senede beklemen gerekecekse bekle. Harama girip Allah’ın rızasını kaybedeceğine uzaktan sev de imanını arttır. Hayatın yanlış tarafında olacağına yalnız tarafında olmayı tercih et unutma kardeşim bu dünya yolculuğun da hiçbir haram sevda otobüsü helal bir geleceğe gitmez.
Hikmet Anıl Öztekin